"Bugün doğum günüm." dedim gözlerim denizin hırçın dalgalarındayken. O ise bana bakıyordu. "Hayır," dedi kendinden emin bir ses tonuyla. Gözlerimi onun koyu kahve gözlerine çevirdim. "Ne?"
"Güneş her gün doğar." dedi mırıldanırcasına. "Sen benim için her gün doğuyorsun, Güneş." dedi. Diyecek bir şey bulamadım, ilk defa yanağıma kanlar bu kadar hızlı bir şekilde doldu. "Bunları utan diye söylemiyorum," dedi bakışlarını benim yeşil harelerimden yavaşça çekerken. "Bil diye, çünkü bir türlü fark edemiyorsun..." dedi ama bunu az daha duyamıyordum, çok sessiz söylemişti. "Ama batıyorsun da," dedi hemen. "Geceleri Güneş batar."
Gülümsedim. "Güneşin geceleri battığını en iyi ben bilirim." dedim. Güneş geceleri canavara dönüşüyordu, gittikçe batıyordu, farkındaydı da.
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.