Zaman ilerliyor.
Her dakika, zihnimin kanlı rahminde bir intihar doğuyor.
Şeytan gülümsüyor.
Ben seyrediyorum.
Ben, yok oluyorum.
Cılız bir çığlık soluklanıyor kulaklarımda. Çığlıklar uğultuya dönüşüyor. Saatin kenarlarına yapışmış tozları inceliyorum. Ay, ışığını akıtıyor tenime. Yakıyor bedenimi, karanlığa gömülüyorum. Işıktan saklanıyorum.
Işık kayıp.
Işık işkence.
Karanlığıma geri dönüyorum.
Kara bulutların kapladığı gökyüzünden düşen yağmur damlaları, sertçe pencerenin mermerine vuruyordu. Çığlık atarcasına esen rüzgar ve ölümü andıran şiddetli soğuk çoktan odanın dört bir yanını sarmıştı. Tıpkı Azrail'in parmaklarının, genç kızı sardığı gibi.
"Sevilmek isterken iliklerine kadar sevgisizliği hisseden herkese..."
(...)
"Senin şımarıklıklarını çekecek bir adam değilim."
Sözleri üzerine gözlerim gözlerinde asılı kaldı. Kelimeler zihnimde bir oraya bir buraya kaçışırken hepsini bir araya toplamak oldukça zor olmuştu. Sakin ol Efsan... Kalbimdeki anlamsız ağrıyı görmezlikten geldim. Çenemi havaya dikip ters ters ona baktım. Giydiğim siyah topuklular sayesinde aramızdaki boy farkı bir kafa mesafesi kadarken gerginlikten kuruyan dudaklarımı ıslatıp onunkiler kadar acımasız olan sözlerimi sarf ettim.
"Bende sana şımarıklık yapacak bir kadın değilim."
Yayın tarihi: 12.05.2024