Issız sokaklar, yalnız çocuklar, bazı gülüşler, bazı soluşlar. Sokaktakiler ve şanssızlıkları. Bir bakış, belki ölüm belki yaşam. Aşkı aşk yapan merak mı yoksa kalp mi? Sevgi de bir merak değil mi? Sevmenin ve sevilmenin hissini merak etmez mi insan doğası gereği? O zaman neden adı aşk bu hissin? Sadece sevgi mi var bu duyguda, nefret olmaz mı? Ya öfkeliysem aşka, kim çıkartacak beni bu kuyudan? Her şeyi mi affeder bu duygu yoksa her şeyi mi sorun eder? Ya ikisi beraberse, ne olacak o zaman? Solmuş iki hayat birbirini yeşertir mi yoksa daha da karatır mı? Birbirinin eksik yönlerini tamamlamak değil mi aşk, ya eksik yönlerimiz birse ne olacak? Issız bir sokakta yağan yağmurla ıslanıyordum. Yeni bir işim, kira da olsa bir evim hatta karnımı doyuracak kadar param vardı artık ama yine de ait olduğum yere dönüyordum. Alt sokaktan gelen silah sesleri bile baktığım yerden bakışlarımı çevirmeme yetmedi. Ölüm bir adım önümdeydi ama yaşam da bir adım arkamdaydı. Şuana kadar arkasına bir kere dönüp bakmayan ben ilk kez o sese bakmıştım. "Hasta olup işten sıyrılmaya çalışıyorsan ben bunlara kanmam söyleyeyim. " Ve önümdeki ölümü reddettim.