klasik abilerim ve aile kurgusudur. Avşar, sabahın ilk ışıklarında hamile olan karısının suyu geldiği için hastaneye getirmişti. O gün Ayla' nın son çocuğu olan Elfida doğacaktı. Her ikisinde de büyük bir heyecan vardı. Doğacak kardeşlerini sevinçle bekleyen abiler büyük bir hüsranla karşılacağını bilmeden hastane kapısının önünde bekliyorlardı. Aradan geçen iki saatin ardından doğumhane kapısı açılmıştı. Doktorun yüz ifadesi iyi şeyler söyleyemeyecek gibi duruyordu. "Doktor bey, karım ve çocuğumun durumu nasıl şu anda? İkisi de sağlıklı dimi?" Doktor, Avşarın suratına hüzünle baktı. Durumu nasıl söyleyeceğini bilemiyordu. İlk defa başına böyle bir olay geliyordu. "Karınızın durumu şu an stabil. Her şey yolunda. Doğumda hiçbir sıkıntı çıkmadı. Ancak bebeği hemşireye verdim ve bebek şu anda yok. Hastane kayıtlarına baktığımızda öyle bir hemşirenin bizim hastanede çalışmadığı tespit edildi. Yani anlayacağınız bebeğinizin kaçırılma olasılığı çok yüksek." Avşar derin bir sessizliğe büründü. Bu fırtına öncesi sessizlikti. Asker olduğundan ayakları yere sağlam basıyordu ve kızını bulamamaktan değilde karısına "kızım nerde?" dediğinde ne cevap vereceğini bilememekten korkuyordu. Tek temennisi bir an önce kızını bulup ona kavuşmalı ve kokusunu içine çekmeliydi. O gece gökyüzünden bir yıldız kaydı ve o yıldız bir kızın hayatını darmadağın etti. O gün kaçırılan bebeğin bir daha hayatı yüzüne hiçbir zaman gülmedi. Kaçıran kişinin amacı belliydi. Geçmişte yaşanan olaylardan ötürü Avşardan intikam almaktı. Küçücük bedene büyük acılar yükleyen teröristi asker Avşar bulup kemiklerini lime lime edecek miydi? Hadi gelin birlikte okuyalım.