Onların şanssızlığı, mutsuz evliliklerin, huzursuz yuvaların evlatları olmaktı.
Onlar ailelelerinin lanetlerinden doğmuşlardı.
Onlar çektikleri acıyı, yaşadıkları mutlulukları kimseye anlatmazlardı, onlar kulaklıkların takıp yalnız kalacağı bir alan yaratırlardı kendilerine. içlerindeki düşüncelere boğulurlardı, kimse ellerini tutup onları oradan kurtarmazlardı. içerler, kaçarlar, evlerine girmezlerdi zaten onların bir yuvası bile yoktu. bazıları sadece iyiyim derdi, bazıları sadece susardı, bazılarının anlatacakları, anlatamayacakları kadar boğazını düğümler, canını yakardı.
Onlar lanetten doğmuşlardı.
O kadar zıtlardı ki, biri kor iken diğeri serinleten bir içim su gibiydi.
İşin aslı da buydu zaten. Denge zıtlık gerektirirdi. Yanarsan denge bozulur, yakarsan tek kalırsın. Onu olduğu gibi bırak, avuçlarına dolsun. Seyre dur, sustuğun zamanların acısını o çıkartır.
**
Genç kız, ölen babasının hattını kapatsa dahi yazmaktan vazgeçecek gibi durmuyordu.
Tek tik çifte döndüğünde kader çizgisi onun için bir kez daha kırıldı.
☯
"Susma. Çünkü dudağının üstündeki o çukur derinleştiğinde istesen de konuşamayacaksın."