Hayatımızda her zaman ufak tefek olaylar olurdu.Kendine hayran bırakan insan beyni ise bu olaylarda önemli olanları önemsiz olanlardan kurtarıyor ve ait olduğu yere depoluyordu,önemsiz olan anılar ise ait olduğu o sonsuzlukta kaybolup gidiyordu...
Peki bu önemli ve önemsiz anlardan mı ibaretti her şey?Cevabı kesinlikle hayır.İnsan oğlu hayat gereği bir çok şeyi deneyimler,bir çok şeyi atlatır öyle ya da böyle üstesinden gelirdi ama bu hep böyle kısır döngüde kalmazdı.
Hayat dediğimiz bu yaşam aslında bir oyun algoritması ile benzerdir.İnsanlar her türlü yaşar ama bu yaşantılar seviye seviye yaş gruplarına ve alnımızda yazılı olan kadere göre değişirdi,bu unsurlara göre de iyi ve kötü seviye katmanlarına bölünür,hayatımızda zamanları gelince rol alırlardı.Peki insan oğlu hep aynı mı kalırdı?Belki evet,belki hayır.Bu sorunun cevabını bilemeyiz ama şunu gayet iyi biliriz ki;Oyunlarda ki her bölüm sonu canavarı gibi bizlerin de her yaş grubunun sonunda ağır izler bırakan anlar olur.Bunlara ise "Dönüm Noktası" denir....
~~~~
Hayatımın şuan dönüm noktasındaydım.Karşımdaki bal gözlü adam bana umutla,beklenti dolu şekilde bakıyor ve bir yanıt bekliyordu.O bir ünlü oyuncu ben ise bir yayıncı.
Evet dersem ne olabilirdi ki?
Peki yaa
Hayır'a ne dersiniz?
Çıkmaz sokaktaydım.Yalnız,yardıma muhtaç,zavallının teki idim.Hayatım boyunca gerek duymadığım o desteği şimdi mumla arıyordum,bu an benim dönüm noktamdı.
Hiç bir şey bilmiyordum ne sevmeyi,ne sevilmeyi,ne mutlu olmayı,ne değer vermeyi,ne acımayı,ne romantik olmayı,ne iletişim kurmayı vesaire vesaire...
Ama bildiğim tek bir şey vardı,o da;Kalbim ruhumu sırf bir çift bal rengi gözler için derinliklerine hapsetmişti...