Prenses Valencia'nın Laneti
Krallığın en uzak köşesindeki muazzam sarayda, hiç kimsenin sevmediği bir prenses yaşardı. Prenses Valencia, beyaz saçları ve zarif duruşuyla ilk bakışta masallardan fırlamış gibi görünse de, onunla ilgili dehşet verici bir sır vardı: Valencia'nın saçlarına kim dokunursa ateşler içinde yanarak ölürdü. Bu korkunç lanet, Valencia'yı yalnızlığa ve korkuya mahkum etmişti.
Ancak, Prenses Valencia'nın umudu tamamen tükenmiş değildi. Zai kolyesi adı verilen ve nadir bulunan bir mücevher, onun için bir kurtuluştu. Bu kolyeyi taktığında lanet etkisiz hale geliyordu ve Valencia, kısa bir süreliğine de olsa, normal bir insan gibi hissedebiliyordu. Kolyenin ne zaman ve nasıl bulunduğu, onu hediye eden kişinin kim olduğu ise sırlarla doluydu.
Valencia, sarayın soğuk ve mermer duvarları arasında yalnız başına büyüdü. Ne saray halkı ne de kraliyet ailesi ona gerçek bir sevgi gösterebildi. Onun laneti, herkesin korku ve uzak durma sebebiydi. Yine de, Valencia umutsuzluğa kapılmıyor, bir gün bu lanetten kurtulabileceğine inanıyordu.
Bir gün, saraya gizemli bir yabancı geldi. Bu yabancı, prensesin kaderini sonsuza dek değiştirecekti. Valencia, hayatında ilk kez, belki de lanetin ötesinde bir yaşamın mümkün olduğunu hissetti. Fakat bu yeni umut, onu bekleyen daha büyük tehlikelerin habercisi miydi?
Valencia, bilinmezlerle dolu bir yolculuğa çıkmak üzereydi. Kendisini ve lanetini anlamak, geçmişin sırlarını çözmek ve belki de gerçek sevgiye ulaşmak için büyük bir macera onu bekliyordu. Sarayın soğuk duvarları arasında geçen yalnız günler yerini, kaderini değiştirecek olaylara bırakmak üzereydi.
Melek Kaya, 28 yaşında bir şirketin mühendislik bölümünde çalışan sıradan biridir. Ancak bir gün bir kaza sonucu hayatını kaybeder. Ancak o da ne? Uyandığında başka birinin bedenindedir! Hemde sosyetenin baş belası ve veliaht prensin takıntılı aşığıdır....