Bir an için ensemde bir soğukluk hissettim. Kırmızı çubuk dönmeye, aynı anda benim başım da dönmeye başladı. Soluma baktım, yardım ister gibi.
Kimse yoktu. Arabada yalnızdım. Son hızla yolun ortasında duran ağaca doğru gidiyordum. Arkamı döndüm, arka koltukta kanlar içinde yatan iki kişi vardı: bir erkek ve bir kadın. Erkek, elinde az önce zarftan çıkan saati tutuyordu. Alnının ortasındaki kurşun yarasına rağmen, yüzü kabullenmiş gibi, huzurluydu. Kadının ise gözleri sonuna kadar açılmıştı ve üzerinde hiçbir kurşun yarası olmamasına rağmen, kanlardan neredeyse yüzü görünmeyecek hale gelmişti.
Sanki birazdan ben de ölmeyecekmiş gibi, tepkisizce durmaya devam ettim. Sesimi bile çıkarmadan, onları izledim. Birkaç saniye sonra, ağaca büyük bir hızla çarpmadan önce, o karanlık ellerin yüzümü tekrar kapattığını hissettim. Ağacın keskin dallarından biri, kulağımın hemen arkasındaki kurşun yaramın tam ortasına saplandığında, kendimi karanlığa çoktan teslim etmiştim.
@parisaderhodes_ => Instagram
Bu hikayede bahsi geçen tüm kişi ve kurumlar hayal ürünü olup, her bir ayrıntısıyla kurgudan ibarettir.
Geçen yıllar yaşanılan her şeyi unutturur muydu?
Akan giden zaman, aradan geçen onca gün birbirini seven iki kişinin içindeki aşkı bitirir miydi?
Ya iki taraftan biri mezara girse, hiç kavuşamayacağını bile bile bir insan bir insanı sevmeye, beklemeye devam eder miydi?
Aşk gerçekten bütün engelleri aşar mıydı?
Asker & Savcı kurgusudur.
Kapak ve içerik şahsıma aittir.