Vampirler ve İnsanlar...
İki , birbirine oldukça zıt olan varlığın aynı Dünya'yı paylaşmalarıyla geçen yıllar. İki türünde aklında olan tek şey yaşamaktı. Bu yüzden vampirler ve insanlar arasında pek çok anlaşma yapılıydı. Bu anlaşmaların hepsi bilinirdi fakat biri hariç...
Vlezio Prensesi İrina ise, yıllarca doğduğu sarayın içerisinde acı çekmiştir. Haykırışları, feryatları sarayın duvarlarında yankılanmış, göz yaşları ise yosun tutmuştur.
Artık İrina 17 yaşına girmiştir. Geleneklere göre, 17 yaşına girmiş bir prenses geç olmadan soylu biriyle evlendirilmeliydi. İrina için de öyle olmuştu. 17 yaşına girmesinden kısa bir süre sonra müstakbel eşi, Prens Sarp ile yıllarını geçirdiği sarayından ayrılmak zorunda kalmıştır.
İrina, Sarp ile bir anlaşma yapar. Bu anlaşmayı ikisi de kabullenip göğüs gerer fakat İrina'nın Sarp ve kendi geçmişi hakkında bilmediği çok şey vardır...
Kalbim deli gibi hızlanırken korkuyla geriye adımladım , kaçmalıydım bu çocuğu görmeye dayanamıyordum.
"Dur" göğsüm derin nefeslerim yüzünden inip kalkarken kafamı olumsuzca salladım. "Sakın kaçmaya kalkışma" demesiyle eğdiği kafasını yavaşça kaldırdı ve kızıl gözlerini bana sundu. Gözlerini görmemle dahada korkarken kafamı tekrar olumsuzca salladım kalbim deli gibi çarpıyordu ve soluklarım kulağımda yankılanıyordu. Arabamın kaportasından kalktığı an , dahada geriye adımladım ve üzerime bir adım atınca göğsüm dahada hızlı inip kalkmaya başladı. Kızıl gözleri göğüslerime kayınca dudağının kenarı yavaşça kıvrıldı ve gözleri tekrar gözlerime çıktı. Ağzındaki otu alıp serseri bir şekilde kenara sıktı ve adımları yavaşça üstüme gelmeye başladı kalbim göğsümü yarma pahasına atarken , geriye adımlamayı bıraktım ve arkamı dönüp koşmaya başladım. Asvalt yolda izimi kaybettiremeyeceğimi bildiğim için sık ağaçlı ormana daldım. Ağaçların arasından ay ışığının sayesinde görebildiğim kadar koşarken arada ayağım taşlara takılıyordu.
"Sana kaçma demiştim!"
✴✴✴
Ölüm kadar güzel , öldüren kadar kötü ve kızıl gibi kanlı...
Bu neyin hikayesiydi böyle...
●°•○°•●
Yazar : Hülya ÇÖRTÜK
Tüm hakları saklıdır