Hollanda'ya kaybettiğimiz o gecede kalbimde binbir türlü kırıklık mevcuttu. Delicesine, oradan oraya savrulan hislerle yanıp kavruluyordum. Bunca yılın ardından sekiz yaşında bir çocukken hissettiğim duyguları hissetmenin ateşini, umudunu kavrıyordum. Ancak son bulmuş EURO 2024 macerası, hem de böylesine içli ve mücadeleci geçirdiğimiz bu turnuva, o dakikalarda içimi cayır cayır yakıyordu. Ciğeri yanan bir başka kişi de boynumdaki Beşiktaş atkımı pek fazla düşünmeden uzattığım çakma sarışındı şüphesiz. Bu turnuvaya kadar hakkında pek fazla şey bilmediğim hatta neredeyse hiç görmediğim bu adama niçin "Sedef Şener" yazan Beşiktaşlı bir atkı hediye ettiğimi ise hiçbir zaman çözemedim. İşin garibi ise Galatasaraylı olmasına rağmen atkıyı fazla beklemeden elimden almasıydı elbette. Ama daha da garip şeyler olmadı diyemezdim... Stadyum çıkışı abimden uzaklaşarak kalabalıkta yolumu kaybettiğimde başladığım bu serüvende, kırk yıl düşünsem aklıma gelemeyecek bir adamın radarına takıldığımı nereden bilecektim ki...