Cordilanın dikenleri kendini korumak için vardı fakat hep kendine battı. Yaprakları kana bulandı. Mezarlık kızıydı o. Ölüm onun arkadaşıydı. Ölüme her daim gülümserdi. Bir de piyanosu vardı hayat arkadaşı olan. Çocuklarla çocuk olan, hayatta kalmanın yolunun acının içinden geçip gelsin hayat bildiği gibi diyebilen Cordelia'nın hassas kalbi ama bir o kadar da güçlü ruhu hayallerine kavuşmasını en çok da hayatta kalmasını sağlayacak mı? Bir gün insanlara yardım edebilme umuduyla çıktı bu yola. "Ben kaybedenim. Kendimi kaybederim, savaşı kaybederim, insanları kaybederim. Kimimiz çok şanssızdı. Henüz rahimde başladı kaybetmeye. Kimimiz hayatının ilk saniyelerinde annesini kaybetti - sonradan kendisini suçlayan çok olmuştur - kimimiz babasına sarılmayı beklerken kaybetti. Kimimiz senelerdir hiç açmadığı örgülerini açtı kaybedince. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak çığlıydı belki de. Acı. Ölümün eline doğdular. Sahipsizliğe doğanlar var. Okul tuvaletinde doğanlar var. İlk tanıştıkları şey acıya doğuş. Birinin hatası yüzünden kaosu kazananlar var, ne kaybetmesi... Senin için yaşayan bir adamın kalp krizi sonucu birden hayattan eksi yemesi nedir? İnsafsızca atılan tokatlar sonucunda sessiz bir dünyaya geçiş yapmak nedir? Sana nefes aldırmayan acına inanmamaları nedir? Kurtarmaya geliyor, iyileştim diyor ama ejderhanın ateşinin üstüne atlıyor. Âh be. Yine papatya kadar nahif, masum. Yüzünde tebessüm... Kalbinde ateşe verilen mezarlık. Bir yara. İki yara. Üstelik hiç hak etmemişken. Yine kalkardı. Hep yaptığı şeydi. Haklı olanın değil güçlü olanın kazandığı dünyaydı burası. "