polis dedektifinin, gizemli bir mafya lideri hakkında aldığı ilk ipuçlarıyla başlıyor. Dedektifin, mafya liderinin sırlarını çözmeye çalışırken beklenmedik bir şekilde onunla karşılaşması ve aralarında bir çekim oluşmasıyla başlar.
"Yasak bir aşkın gölgesinde, iki düşman kalp bir araya gelir. Kaderin cilvesiyle, tutku ve tehlike arasında sıkışan bir aşk doğar. Karşı karşıya geldikleri dünyaların acımasızlığında, yasak bir aşk yeşerir. İhanetin gölgesinde filizlenen tutkunun hikayesi, kalpleri sınamakla kalmayıp aynı zamanda kaderleri de sınar. Karanlık ve tehlikeli dünyalarının arasında, yasak bir aşkın yeşermesi, kalplerin en derin sınavını verir. Tutku ve ihanetin dansı, kaderin cilvesiyle birleşerek, unutulmaz bir hikayenin başlangıcını oluşturur."
"Bana ocüymüş gibi bakmayı kes. İnsanım." Derin bir nefes aldıktan sonra dolunaya baktım. Bu gece beni aydınlatmak ona düşmüştü. "Ayrıca göbeğin sana pek yardımcı olmuyor. O ağaç senden birkaç beden daha küçük." Beklediğim gibi birkaç homurtu duyduğumda ağacın arkasına saklanan genç çocuk kendini açık etti. Titreyen bedenini gördüğümde sıkkın bir nefes bıraktım.
"Şu gözlerini çek üzerimden velet."dişlerimi sıkarak söylediklerim onu daha da korkutmuş gibi titremesi arttığında kendimden bir kez daha iğrendim. Üzerimde üniformam ile birçok çocuğun hayalini süslerken başka bir çocuğu benliğimle korkutuyordum.
"Korkacak bir şey yok. Bir tanıdık." Kaşlarımla arkamdaki mezarı işaret ettiğimde çocuk kalkan kaşları ile bana sanki bir hayaletmişim gibi bakmaya devam etti. "Ne var ulan?! Babamızın mezarına ziyarete geldik işte! Niye mezardaki benmişimde dirilmişim gibi bakıyorsun?"
Sağ elinin işaret parmağı titrek bir şekilde havalanıp arkamdaki açık mezarı işaret ettiğinde "Babanın mezarını mı kazdın yani?"diye sordu. Sanki çok normal bir şeymiş gibi sakince omuzlarımı silktim. "Senin mezarını mı kazmalıydım?"
"Hayır tabiki de!"diye cırladığında diğer eliyle hızlıca ağzına kapattı. "Abla Allah'ını kitabını seversen senin akşam akşam başka işin yok muydu ya?!"
"Niye lan? Bu akşam müsait değil miydi?"