"Sen üsteğmeni tanıdın Yıldırım komutan. İlk tanıştığında sana hiç düşünmeden silah çeken kadın, yani Zemheri komutanı tanımadın. Ve ben sana onu tanıman için fırsat vereceğim." Dedim. Yüzü sinirle gerilirken, beni tutan time doğru bir bakış attım ve geriye doğru bir adım attım.
"Madem bundan sonra arkasına sığınacağın şey karakterin değil de emirler ve bunlara uymaksa, bende öyle yapacağım." Sinirle solumaya devam etti. Onu timinin yanında sağlam bir laf ile rezil etmiştim. İstese şu an yazılı savunmam bile alınabilirdi ama umurumda değildi. Gözlerine en sert şekilde bakıp, kimi arkamda bıraktığıma önem vermeden kapıya döndüm ve karargâhtan çıktım.
Ben seni seviyorum...kardeşimden farksız o hem 5 yaş küçük...ufaklıkla ne işim olur...
Dizlerimin üzerinde eğilip kapıya biraz daha yaklaştım..
-Bin gönlüm olsa birini vermem.. Benim gözüm sadece seni görür... Hem görmedin mi erkek çocuğundan farksız.. Kıskanacağın son kişi bile değil...
Titreyen dizlerimle ayağa kalktım... Perdeyi araladım.. Balkona çıktım.. Semih gelen sesle başını bana çevirdiğinde.elinde telefon öylece kaldı... Gözlerine baktığımda anlamıştı onu duyduğumu.. Balkonda duran kitabımı aldım ve tekrar içeri girdim... Kapıyı kapatıp perdeyi çekmeden son kez yüzüne baktım..
Ve o perdeyi kapattıktan sonra yıllarca onun olduğu tek bir gün açmadım...