Üstünde yaşadığımız dünyada, sırlarını saklamayı başarmış bir grup insan, kendilerine böyle bir isim takmıştı.
"F A B I L L A R"
"Fabıl" ismi; bir çoğumuzun 'FABL' yada 'Öykünce' diye bildiği, sonunda ders verme amacı güden, güldüren, düşündüren ve genellikle manzum şeklinde yazılan öykülerden esinlenilerek konulmuş bir isimdir.
17. yüzyılda tam ismi Jean de La Fontaine olan yazarın kaleme aldığı ve günümüze kadar eğitici öyküler kategorisindeki
liderliğini korumayı başarmış olan Fabl yazım türü -yani hayvanlari konuşturma sanatı- İnsana ait bir özelliğin insan dışında bir varlığa verilmesi olarak da bilinmektedir.
Şu an açıklama kısmını okuduğunuz bu kitabın içine gerilim, şiddet, gizem, aşk ve savaş gibi olguları dahil ederek; hedef okuyucu kitlesini değiştirmeyi ve Fabl yazım modelini modern bir hale getirmeyi amaçladım. Bu yüzden işleri biraz tersine çevirerek işe koyuldum.
Örneğin; fabl yazim türü, insana ait olan bir özelliği insan dışı bir varlığa -genellikle hayvanlara- vererek öykülendirme yapmayı amaçlarken; ben insan dışı olan varlıklara -hayvanlara- ait olan bir özelliğin insanlara verildiğinde insanların hayatını nasıl etkileyeceğini kurgulamak istedim.
Kitapta "FABIL" ismiyle bahsetmiş olduğum her insana, sahip olduğu Hayvanın özelliklerinden yada o hayvanın insanlar üzerinde bıraktığı etkilerinden yola çıkarak, hayvanlarla alakalı doğa üstü güçler vermeye çalıştım. Tıkandığım yerlerde ise o hayvanı gözümün önüne getirdigimde hangi gücün ona daha çok yakışacağını düşündüm ve en çok yakıştırdığım gücü, o FABIL'a verdim.
Sonucun bu kadar güzel bir kurguyu akabinde sürükleyici bir bilim kurgu romanını ortaya çıkaracağını hiç tahmin etmemiştim.
İyi Okumalar 💥
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...