Ödül gecesinden sonra, birbirine yakıştırılan İlkin ve Barışın, o geceden sonra yolların kesişmesi ve bundan sonra birdaha birbirlerinin hayatlarından, kolay kolay çıkamayacaklarını anladıkları an.
"Sen kendinde misin Barış ?"
"Değilim. Sen yanımda değilken kendimde değilim İlkin."
"O ne demek."
"Seni görmeden yapamıyorum demek İlkin."
"Barış..."
"Bana bi cevap vermek zorunda degilsin İlkin, senin bana karşı birşey hissettiğini düşünmüyorum. Bana bir karşılık vermeni de beklemiyorum zaten ama.."
"Hayır barış hissettiğin şeyler karşılıksız değil."
Artık onun da anlaması lazım dı madem bu gece herşeyi konuşacaktık. Ben biliyorsam o da bilmeliydi.
Duyduklarına inanamayan Barışı ikna etmem lazımdı ve geriye tek birşey kalmıştı.
Yarın pişman olacağımı bilsem de
Karşım da ki adamın dudaklarına yapıştım.
🖤
Kai Lane serisinin 2. Kitabı Yeni Çağ sizlerle. İlk kitabı okumadan başlanması tavsiye edilmez.
Devasa bir binanın - öyle ki bir pek çok saraydan daha büyüktü - içinde sayısız güçlü figür birer güvenlik görevlisi misali dolaşıyordu. Bu binanın derinliklerinde onlarca metre büyüklüğünde bir zindan vardı. Bu zindanın içinde hareket halinde olan iki kişi vardı. Onlar sahip oldukları güçle şehirlerde bile çok özel misafirler olarak karşılanabilirlerdi.
"Şef, biz tam olarak neyi koruyoruz? Bu kadar güçlü insanın bir yerde toplanmasına sebep olan şey ne?"
Bu kişi daha buraya yeni atanmıştı. Bunca insanın neyi koruduğunu bilmiyordu. Şef ona çevreyi gösteriyordu. Ve tabii ki zindanı da göstermeliydi.
ŞINGIR!! ŞINGIR!!
Oradaki zincir seslerini duyunca ruhuna anlık bir ürperti geldi ve kolları diken diken oldu. Açıkça içerideki canlının nasıl bir canavar olduğunu biliyordu.
" Bir şeyi korumuyoruz. Onu hapsediyoruz. O adamın zindanına girmemeye dikkat et! Yoksa ne olduğunu bile anlamadan ölürsün!"
Zindanın içerisinde sakallı bir adam vardı. Göğsü çıplaktı ve onun üzerinde bir insanda olacağına inanamayacağınız kadar çok yarayla beraber her bir yanını kaplayan kaslar vardı. Sapsarı saçları vardı fakat sayısız yılın işkencesi saçlarına ak düşürmüştü. Başı eğikti. Ölü gibi görünüyordu.
Bu adam havada duruyordu. Sayısız yönden zincirler onun bedeninin parçalarını tutmuştu. Fakat bu zincirler onun için antrenman oyuncakları gibiydi. O zincirlerlerle bütün binayı sallıyordu. Binanın içindeki kibirli, güçlü kişiler bu zincir seslerini her duyduklarında kibirlerinden arınıyor ve korkuyu hissediyorlardı.
"Orada hapsettiğimiz şey bir Canavar, Kralların Kralı!"
Uzun saçlı adam zindanın içerisinde başını kaldırdı ve onun yıldızlar kadar parlak mavi gözleri ortaya çıktı. Yorgunluğun ve ölüme yarım adım at