Adımlarına ayak uydurarak ilerledim ve garaja geldik. Kapıyı açtıktan sonra karşımıza siyah bir araba çıktı. Doruk bana gülümseyerek baktı ve "Hadi bin, ben arkadan geleceğim" dedi. Arabaya bindim ve binmem ile beraber araba hareket etmeye başladı. Yanımda oturan adam dişlerini göstererek güldü ve burnuma beyaz bir bez dayadı. Keskin koku burnuma dolarken en son hatırladığım çırpınarak adamdan kurtulmaya çalışmamdı. gözlerimi açtığımda bir sandalyeye bağlıydım. Büyük denilemeyecek bir odadaydım. Tavanda küçük küçük yaklaşık 10 tane pencere vardı. Ben odayı incelemeye dalmışken kapının açılma sesiyle başımı oraya çevirdim. İçeriye siyah saçlı, simsiyah gözlü ve beyaz tenli bir adam girdi gülerek. Daha fark edemediğim ama oturunca fark ettiğim karşımdaki sandalyeye oturdu. Sonra elini bana uzatarak "Selam, ben Doğukan" dedi. Ardından kafasını aşağı eğerek "Elin kolun bağlı oturmak nasıl his küçük hanım?" dedi. Ve devamında "Neden burada olduğunu merak etmiyor musun? Açıklayayım. Senin baban da bana aynı şeyleri yaşattı. Tek fark şu an senin karşında babanın olmaması " dedi. Dediklerini anlamamıştım. Neden bahsediyordu deli gibi merak etmeye başlamıştım. Ben devam edecek diye beklerken ayağa kalkıp "Önündeki 10 güne kendini hazırla ufaklık. Baban benim babamın acı çekmesini görmek için, babamı önüme bağlayıp bana yaptığı işkencelerin hepsini sana yapacağım. Üzgünüm, benim babam benim için acı çekmedi ama senin canın da benim gibi çok yanacak. Babanın ne düşüneceği umurumda değil. Ben babanın acı çekmesi için değil, benim yaşadıklarımı aynı yollarla onunda kızına yaşatmak için kaçırdım seni. Dedim ya üzgünüm kendini hazırla" dedi ve kapıya ilerledi kapıyı açtı ve çıkmadan önce arkasına dönüp bana baktı ve gülerek "Aslında üzgün falan değilim, umurumda değilsin" dedi ve kapıyı çarp