"Lanetli Oda"
Efsun Karaca, çocuk yaşlardan beri şöhretin ve kameraların ışığında büyümüş, güçlü ve cesur bir kadın. Onu hayran bırakan başarılara, zorlu işlere rağmen, geçmişinin karanlık gölgeleri peşini hiç bırakmamış. Efsun, uzun zamandır unutmaya çalıştığı bir sırrı geride bırakmış gibi görünse de, bir gün gelen gizemli bir kutu ve tehdit dolu bir not, hayatını bir kâbusa çevirir.
Kutu, Efsun'un yıllar önce kapattığı derin bir yaranın yeniden açılmasına neden olur: "Lanetli Oda." Çocukluğunda yaşadığı korkunç bir olayın merkezi olan bu gizemli yer, geçmişin hayaletlerini geri getirir. Efsun, geçmişteki sırlar, bilinmeyen tehditler ve peşindeki saplantılı bir aşıkla yüzleşmek zorundadır. Karanlık bir geçmiş, şimdi her şeyi mahvetmek üzeredir.
Efsun, sevdiği insanları koruyup kendini güvende tutmak için ne kadar ileri gidebilir? Lanetli odanın karanlık sırrını çözmek, onu kurtaracak mı, yoksa tüm hayatını yutacak bir girdap mı yaratacak?
Korku, gerilim ve saplantının harmanlandığı "Lanetli Oda", okurlarını Efsun'un geçmişi ve geleceği arasında tehlikeli bir yolculuğa çıkarıyor. Efsun, bu karanlık sırrı açığa çıkarmak için her şeyini riske atarken, gerçekleri öğrenmeye ne kadar hazır olduğunu keşfedecek.
Bu odanın kapıları açıldığında, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.