Julia, uzun bir günün ardından eve dönerken, yorgunluktan bitap düşmüş haldeydi. Eski mahalle yolunda sessiz adımlarla ilerlerken, aklında sadece evin sessizliğine ve yatağın sıcak kucaklamasına ulaşma düşüncesi vardı. Ancak kapıyı açtığında, sessizlik beklediği gibi değildi. Eski ahşap zeminin gıcırtılarıyla karşılandı ve salona girdiğinde, odanın köşesindeki kapının ardında gizemli bir hışırtı duydu. Merakla yaklaştığında, daha önce fark etmediği küçük depo odasını keşfetti. Loş ışık altında, duvarlarda asılı eski resimler ve tozlu raflar arasında antika eşyalarla dolu bu oda, sanki zamanda bir yolculuk yapmış gibi hissettirdi. Ancak dikkatini en çok çeken şey, odanın köşesinde duran hafifçe aralık dolabın içindeki çocuk heykeli oldu. Heykel, gerçek bir çocuğun taşa dökülmüş hali gibiydi, gözleri Julia'yı izliyormuş gibi duruyordu. Heykelin yanında titrek bir el yazısıyla yazılmış bir not vardı: "Beni burada bırakma."All Rights Reserved
1 part