Her zaman sert ve soğuk bakan gözlerini gözlerime dikerken yorgun çıkan sesiyle "Ben sisin içinde kayboldum." dedi. Birbirine yakın duran vücutlarımızı biraz olsun ayırmak için geriye doğru yürüdüm. O da bana doğru yürüyerek eskisinden daha çok yakınlaştı. Tam geriye doğru tekrar adım atacakken koca elleriyle belimi sıkıca kavrayıp beni kendine doğru çekti. "Rüya biliyorsun bu oldukça tehlikeli bu yüzden ben hepsini istiyorum." Yüzünü karanlık gökyüzüne çevirerek derin bir nefes aldı. Aldığı nefesle birlikte zaten yakın olan göğsü şişmiş, onu göğsümde daha çok hissetmeme neden olmuştu. Tuttuğu nefesini bırakırken tekrardan gece karanlığındaki gözlerini yorgunluktan çökmüş olan yüzüme çevirdi. Ardından fısıltıdan farksız bir sesle konuşmasına devam etti. "Ve ne kadara mâl olduğu umrumda değil." Haddinden fazla yakın olan bedenlerimiz çoktan kalbimi marotona sokmuşken kadife sesi daha da heycanlanmama neden oluyordu. "Sana aşık olmamam gerekirdi. Bak beni ne hâle getirdin." Her kelimesiyle dudaklarından çıkan sıcak hava dudaklarıma değiyor değdiği yerleri de adeta dağlayarak geçiyordu. Erkeksi kokusu ciğerlerimi mest ederken sanki gözlerinde kayboluyordum. "Sana bu kadar yaklaşmama izin vermemeliydin." Sanki dilim tutulmuştu. Sözcükleri zihnimde toparlayıp cümle kuramıyor, tek kelime dahi edemiyordum. Bu sonun geleceğini en başından biliyordum. Bu hikayeden birimiz çıkmalıydık. İkimiz de bu hikayede kalmaya devam ettikçe acılar yakamızı hiç bırakmayacaktı. "Biliyorum ki kaçabileceğini düşünüyorsun. Bana inanmaktan korkuyorsun ama gitmene izin veremem." Sır veriyormuş gibi dudağını kulağıma yaklaştırdı "Eskiden olsa senin için dünyanın yanmasına izin verirdim. Anla artık Rüya, her zaman böyle bitmek zorundaydı. Şimdi ise adımı haykırdığını duymak için her şeyin alevler içinde kalışını izliyorum."