"Beni karanlığında boğma.Bana karanlığında umut ol. Çınar gibi içimde kök sal,uzun yıllar boyunca benimle ol." beni anlamasını bekledim belkide.Gözlerinin içine bakarken gözlerinde tek bir şey vardı, Karanlık. O karanlık, sanki bizim aramızdaki ince çizgiydi. Ne zaman ona yaklaşmaya çalışsam aramıza o çizgi giriyordu.Yani karanlığı... Gözlerini de tamamen karanlık kapladığında artık gözlerini okuyamaz olmuştum. "Sen benim karanlığımda kaybolursun,yaşayamazsın.Sandığın gibi birisi değilim." sözlerinin canımı acıtmaması gerekirdi ama acıtıyordu. "Benden değil karanlığımdan kork, elçi.Sen benim karanlığıma sefir olmak için geldin daha fazlası olamazsın!" burnumun ucundan ayaklarıma kadar acı hissettim. "Karanlığın sefiri olabileceğini mi sanıyorsun?" "Belki olurum." içimde oluşan umutu oluşturandı,o.Şimdi böylece ondanBen... Ben... Saklandığım yerden bir daha bulunmayan kızdım. Yıllar önce karanlıkta kaybolmuş ve uzun bir zaman bulunmayan o kızdım... Burnumu çekerek anılarımdan kaçmaya çalıştım ama benim kaçacak tek yerim karanlıktı ama o da beni evsiz bırakmıştı.Benim saklanacak bir yerim yoktu. Ben yıllar önce saklambaç oynarken saklanan ve saklandığı yerde kaybolmuştum... Sözleri kalbimi delip deşerken karanlık çöken gözleri umursamazlığı ile renkli gözlerimi renklerinden ayırarak geceye mahkûm etmişti... Şimdi ondan böylece ayrılamazdım.Ama biz... Hiç birleşmemiştik ki... 1743/2000