Adaletin keskin çizgisinde bir avukat ve bir asker, kaderin onları birleştirdiği görevde savaşıyorlar. Bade, güçlü ve zeki bir avukat; Aral ise hala görev başında olan bir asker, sessiz ama ölümcül bir yetenek. Birbirine tamamen zıt bu iki ruh, sır dolu bir görevin ortasında, birlikte savaşmaya mecbur kalıyor. Tehlike yaklaştıkça, ortaya çıkan sırlar ve beklenmedik duygular, onları hiç tahmin etmedikleri bir yola sürüklüyor. Bu görevde aşk mı kazanacak, yoksa adalet mi? Her sayfasında gerilim ve tutkunun doruğa ulaştığı bu hikayede, nefesinizi tutmaya hazır olun. Çünkü bu savaşta kazanan yalnızca biri olacak!
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...