Leah, küçük köyünde sade ve kendi halinde bir hayat sürerken, bir sabah yağmurun sesiyle uyanır. Henüz uyumakta olan kız kardeşi Julia'ya kaşlarını çatarak bakar ve banyoya kaçar. Sıcak bir banyo ile rahatladıktan sonra, doğayla iç içe olan köyün en huzur verici yeri olan ormana gitmeye karar verir. Orman, Leah'nın kaçış noktasıdır; yalnız kalmayı ve hayal kurmayı sever. Ancak, bu yalnızlığı her zaman sorularla doludur. Kendi hayatı, sorumlulukları ve geleceği hakkında düşüncelere dalar. Özellikle evlilik gibi büyük değişiklikler onun için ürkütücüdür. Ormanda bir tavşanla karşılaşır, bu küçük olay bile Leah'ya dünyasının ne kadar basit ve masum olduğunu hatırlatır. Ancak eve döndüğünde, annesi ve kız kardeşi Julia'nın onu sürekli baloya gitmeye ikna etme çabalarıyla yüzleşmek zorunda kalır. Julia'nın hayali, bir lordla tanışıp köyden çıkmaktır. Leah ise bu fikre soğuk bakar; zarif bir balo ve zengin insanlar ona göre değildir. Ancak, Julia'nın ısrarlarına karşı koyamaz ve sonunda gitmeye razı olur. Balo gecesi geldiğinde, Leah aynada kendini tanıyamaz. Julia'nın hazırladığı siyah elbise, ona beklediğinden daha fazla zarafet katar. Maskesini takar ve kız kardeşiyle baloya gitmek için yola çıkar. Ancak bu balo, sadece zarif bir gece olmaktan öteye geçer. Baloya girişte dengesini kaybeden Leah, ürkütücü bir adam tarafından yakalanır. Adamın tehlikeli bakışları ve sessizliği Leah'yı huzursuz eder. Julia neşeyle baloya gitmek isterken, Leah bu adamdan ve geceden bir an önce kaçmak ister. Bu kısa an, Leah'nın hayatında büyük bir dönüm noktasına işaret eder. Kendini güvende hissetmediği bir dünyada, kimseye güvenemeyen bu genç kız, belki de çok yakında bu baloda başka büyük tehlikelerle karşılaşacaktır. Sevgiyle Tûtû 🫶