Geriye sadece keşkeler kalıyorsa, yaptıklarımız pek de bir anlam ifade etmiyor demektir; bu da pişmanlık anlamına gelir. ... "Yeni doğan bebekler niye annelerinin kucaklarına verilirler, biliyor musun?" dedim güçlü tutmaya çalıştığım sesimle. "Şu an mezarda yatan kadın benim annemken başkalarının anneleri beni ilgilendirmiyor!" Beklemeden devam ettim: "Bebekler anne karnındayken annelerinin nabızlarını, kalp sesleriyle gelişirler." Bakışlarımı ona çeviremiyordum, utanıyordum çünkü. "Annelerinin rahmi, onların en güvenli alanlarıdır. Oradan ayrıldıklarında," derin bir nefes çektim içime. "Akciğerleri atmosfer basıncına maruz kalır, cenin pozisyonları bozulduğu için eskisi kadar rahat olamazlar, rahimdeki konforu oradan ayrıldıktan sonra bulamazlar; canları yanar." "Benim de canım yanıyor," dedi, acı çeken kadın. "Ama ben yeni doğmadım," hıçkırıklar arasında bir nefes çekti içine. "Hatta ölecek gibi hissediyorum." Tekrar ağlamaya başladı. Devam ettim yine de: "Annesinin kucağına verilen bebek, annesinin kalp atışlarını tanır ve rahatlar. Onu doğuran kadını tanır." Derilerini yola yola kanattığım parmaklarıma baktım. Burnunu çektikten sonra "Kalbinin sesini dinler o bebek." diye devam ettim. Ağlamamak için kendimi sıkarken "Sendne kalbini aldığım için özür dilerim." Bir damla gözlerimden firar edip, kirpikleri den intihar etti; tıpki ellerimden firar edip umutlarımdan intihar eden kalp atışları gibi. "Elimden gelen tek şey bu." Gırtlağımdam hıçkırdım ama sesim dışarıya çıkmadığı için boğuk bir yutkunuşu andırdı. "Hiç kalbi olmamış birini affedebilir misin?" başımı omzuma doğru eğdim masumca, "İhtiyacım var çünkü..." ... Kalbin sadece kan pompaladığına inanan bir doktor ve o kalbi ulvîleştirip her atışında anlam arayan bir kadının hikayesi... ••• Kapak, Pinterest'ten alındı.