"Biliyor musun? Beni vurmak sandığından daha kolay" yanıma yaklaştı ve sandalyeye bağlı olan ellerimi çözdü. İplerin bileklerimi acıttığı yeri okşadım ve kaçabilir miyim ümidiyle etrafa bakındım. ama nafileydi. Burası Sylus'un sarayıydı ve her yer asker kaynıyordu. "Al" dedi ciddi bir şekilde. "Hadi vur beni" Ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım ama yaptığı benim için bir kurtulma şansıydı. Elinde tabancayı aldım ve kalbine doğru tuttum. Sayısız insan öldürmüştüm bu benim için kolay olacaktı. Kırmızı gözlerini, yeşil -gözlerime kilitledi. Sylus tam dibimde, onu vurmamı isteyen bakışlarla bana bakıyordu. Madem bunu istiyordu, ona istediğini verecektim. Hem burdan kurtulmak için tek şansımdı. Ama neden bakışları bana tanıdık geliyordu? Neden gözleri beni biliyormuşçasına bakıyordu? Bakışlarına kanmamalıydım. Tabancanın tetiğini çekmemle şiddetli gürültüsünü duymam bir oldu. Sylus dibimde hem acı çekiyor hemde bir yandan o pis sırıtışını devam ettiriyordu. Sahi bu halde bile nasıl gülebiliyordu? "Tereddüt ettin." silahı aldı ve yere fırlattı. Acı içindeki nefes alışverişlerini kulağımın dibinde duyabiliyordum. "Demek beni hala öldürmek istiyorsun." Bakışlarını gözüme kitledi. Son nefesinde bile hala konuşmaya çalışıyordu. "Ama bilmediğin birşey var Aria" Etrafı birden yine o gri ve kırmızı sisler kapladı. Bu sefer Sylus'un daha az önce yaraladığım kalbini hızlıca kaplıyordu. Ne yapıyordu bu? Tabancayla vurduğum yara iyileşmeye başlayınca şaşkınlıkla Sylus'a baktım. Bakışlarını benden çekmiyor, yüz ifademi seyrediyordu. " Sen kendini iyileştirebiliyorsun" dedim şaşırarak. bakışları soğuk bir hal aldı. Az önceki bakışının aksine şimdiki bakışları kat be kat daha korkunçtu. Son sözleri titrememe sebep olmuştu "Sen bana lazımsın küçük kahin. Ve eğer burdan kaçmaya çalışırs
1 part