Kader bizim peşimizde gezen bir gölgedir. Gözükmesi için bir ışığın, bir ateşin varlığı yeterlidir. Ben bunu her daim karanlıkta kalarak çözdüğümü sanmıştım. Işık yoktu benim dünyamda, aydınlık kavramı beraberinde acıyı, beraberinde unutulması gereken her anı ve keşkeleri getiriyordu. Ateş ısıtmazdı, sadece yakmak ve acı çektirmek için vardı. Bu da kader gibi, içine atıldığım oyunun kuralları gibi değişmeyecek sanmıştım. Oysa ki her şey çevresinde döndüğüm her sınır, onun bana yaklaştığı her adımda ardına bakmadan yok olmuştu. Ben Kül. Ama gerçekten bir ateş tarafından yakılıp sonrasında kalan harabe, o harabede en son ölen Kül.