Gittiyse "üzülmeyeceksin,ağlamayacaksın " diye bir şey yok. Gittiyse ağlayacaksın. Boğazında düğümlenecek onsuzluk . En çokta , seni sahipsiz , yalnız bırakışına yani yalnızlığına ağlayacaksın . Kursağında kalacak gidişi , yutkunamayacaksın.
Şarkıya uyup ağlamamazlık etmeyeceksin . Ağlayacaksın . Çünkü bilirsin , ayrılığı aşkından büyüktü. İhanetini de aşktan sayacaksın . Özlemelerin itiraflara gebe kalacak . Öyle ki kendi yokluğuna küfretmeli . Kurban ettiği kişinin kendi yüreğinde yandığı ateşe bakıp pişman olmalı . Aynı acıyı hissetmeli yüreğinde . Pişmanlığı kendisini kuşatmalı. Kanaması gözlerinden akmalı. Ama her şeyden önce uçağın kapısını kapattıktan sonra yolcunun biletinin yandığını bilmeli. Şimdi de sen ağlamayacaksın. Üzülmeyeceksin. Çünkü unutmamalısın , giderken celladın olup seni kurban seçtiğini . Ve şimdi onun da burnu değil , yüreği sürtmeli
Bu kitapla bambaşka bir töre hikayesi okuyacaksınız. Bol kahkahalı kimi zaman gözyaşları içinde kimi zaman da öfkeleneceksiniz. Ama bir karakter var ki o sizden biri. Onu seveceğinize emimim.
Ezman okumak için gittiği ve orada kalıp çalışmaya başladığı İngiltere'den Mardine yaz tatiline gittiğinde berdel kararıyla Asmin ile evlenmek zorunda kalır.
Ne Ezman bu zamana kadar izleyip okuduğumuz bir ağa ne de Asmin boynu bükük bir berdel gelinidir. Ezman başta bu evliliği kabullenmek istemez ve Londra'ya kaçma planları yapar. Sizce bunu başarabilecek mi?
Her ikisi de bu kadar alışagelmişin dışında bir karaktere sahipken, evlilikleri ayakta kalabilecek mi?
Ezman Ağa'nın ve Asmin'in berdel hikayesini okumaya, okurken hem gülüp hem ağlamaya var mısınız?