Çin haber sitelerinde yazan bir yazı;
"Kurt yıllardır yanında, perde arkasında sakladığı Kızıl Kurt'u sahaya sürdü. Çok acımasız ve çok zeki, Dünya'nın sırlarını bilen Adam. Avrupa'ya, Dünya'ya artık rahat yok."
Bazı Çin efsanelerine göre Kızıl Kurt'un öbür kurtlardan farkı; o uykusunda bile avlanan bir kurttur.
Kaçırılmasını istermiydiniz?
Eli öpülecek nice mazlumun olduğu bu zamanda, onlara geç kalmışlığın verdiği korku ile yaşayan, çocuk yaşta ömrünün sonuna kadar mazlumun bekasını korumak için and içenler tarafından kardeşinizin, evladınızın, en yakın arkadaşınızın; hatta sizin kaçırılmasını istermiydiniz?
Seçilmişlerden olup on yıl sonra ailenizin tanımadığı biri olarak karşılarına çıkmak;
"Anne, baba! Ben Kudüs'ü aldım, Doğu Türkistan'ın yarasını sardım." demek ister miydiniz?
Görklü Komutan Rahman ve kardeşleri öyle yaptılar.
Biri öldü peşinden diğeri dirildi.
Mabedi Kudüs'ü alıp Alagan ( Fatih ) rütbesine erişen Kızıl Kurt, kardeşi Doğu Türkistan'a yetişecek mi?
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı.
Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı.
Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu.
İzem Karasu.
Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı.
Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı.
İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı.
Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı.
.....