Titreyen vücudu, sanki kendi varlığına bile yabancılaşmıştı. Artık ne gerçeklik vardı ne de rüya; sadece histerik bir boşluk. Dizlerine kapanarak kendini saran kolları, onu bu dehşetten koruyamayacak kadar zayıftı.
Fısıltılar, etrafında dolanıyor, birer lanet gibi zihninin köşelerine saplanıyordu. Her yankılanan kelime, sanki ona bir sonun kaçınılmaz olduğunu fısıldıyordu. Ama o, yine de yardım istiyordu.
"Lütfen... bir şey... birileri... beni buradan kurtarın," diye inledi, gözyaşları içinde. Ruhunu teslim edercesine, her şeyin sonuna yaklaştığını hissediyordu. Tüm varlıklar, tüm güçler, ona sırtını dönmüş gibiydi.
"Allah'ım," diye yavaşça fısıldadı. Ama bu kelime, bir yalvarıştan çok, bir kırılmanın ifadesiydi. İnanç ve çaresizlik bir arada çöktü. "Eğer varsan... eğer gerçekten... varsa biri... lütfen... lütfen yardım et."