Onu gördüm.
Yuvarlak yüze kondurulmuş açık kahvelere, pembe dudaklara ve küçük bir burna sahip olan kızı. Kahverengi saçların rüzgarla dans etmesine izin veren güzelliğe karşı baka kaldım. Gözlerimi kırpıp, bir saniyeliğine bile olsa bu güzelliği görmemeyi risk alamadım. Nefesim kesilmişti.
Daha önce böyle güzel bir şey görmediğime yemin edebilirdim.
Bana neyin çarptığını bilmiyordum, ama fena çarpılmıştım.
Sonra, sesini duydum.
"Give me love like his,
Cause lately i've been waking up alone
Paint spotted tear drops on my shirt
Told you i'd let them go."
Açık kahvelerin şehre hüzünle bakmasını izledim. Acılarının gözyaşı olarak akıp gitmesine izin verirken bile güzelliğinden hiçbir şey kaybetmediğini fark ettim. Bütün acısını sesine yansıtmasını dinledim ve kalbimin incinmesine izin verdim.
"My my, my my oh give me love
My my, my my oh give me love
My my, my my oh give me love
My my, my my oh give me love.."
Ve ben, ona aşkımı verdim.
*Bölümlerin düzenli olarak geleceğini söyleyemem, bunu sadece bir nebze de olsa içimdekileri döküp rahatlayabilmek için yazıyorum. Ve umuyorum ki, bu diğerlerinden daha farklı olacak.
Sizi seviyorum, teşekkürler. x*
"Ayliz..." Derin ve usul bir nefes vermek zorunda kaldı."Unutamadığını ve içinde bana karşı en ufak bir hissi itiraf edersen senin için her şeyi düzeltip seni tekrardan benim yapmak isteyeceğim.Ve emin ol,ben bir şeyi istersem ne olursa olsun elde ederim."
Alaycı gülüşüm bir anlık afallamasına sebep oldu."Beni istemezsen iyi olur o zaman Barış." Birkaç adım geri attığımda gözlerini kırpıştırdı. "Çünkü sana dönmeyeceğim ve bütün hırsın çöp olacak. Sadece kendi gururunu zedelemiş olacaksın."
Sessiz kaldığında sustuğunu düşünmüştüm.Tam arkamı dönüp ondan uzaklaşırken "Boşuna 'Aşkta gurur olmaz.' dememişler yavrum." dediğini duydum.