!Orta çağ'da Tanrı'nın iradesinin yeryüzündeki temsilcisi olarak hizmet eden Kilise ve dindar olmaya zorlanmış yerel halkın, yetenek sahibi insanları cadı olarak görüp kafir ve dinden sapmış ahlaksızlarla birlikte cezalandırdığı bir evrende geçen soukoku au! Orta Çağ skolastiklerinin dünya görüşleri onları her türlü büyücülük -özel yetenek- işinin Şeytan tarafından yönlendirildiğine inanmaya sevk etmişti. Buna göre Tanrı, Şeytan'a bu gücü kullanma izni vermiştir; ancak büyülü bir doğanın hiçbir nesnesi, niteliklerini Şeytan'dan almış değildir. Bu yaklaşıma göre, iyi niyetli bir büyü olamaz. Skolastikler, herhangi bir büyü işiyle uğraşan kimsenin, Şeytan'la işbirliği yaptığını öne sürmüşlerdir. Cömert bir ruha sahip olmadığı bilinen Şeytan'ın da karşılıksız bir iş yapması mümkün değildir. Nitekim Şeytan'la sözleşme imzalayarak kendisini resmen ona teslim etmiş olan kişiler, yaptıkları hizmetler karşılığında iblisten, kötü amaçlarını sağlamak için bazı büyülü güçler almışlardır. Bu güçler kullanılarak insanlar, güçsüz ya da kısır hâle getirilebilir, salgın hastalıklara yol açılabilir, hayvan sürüleri kurutulabilirdi. Bu inanç sayesinde her türlü felaketten sözü edilen kişiler sorumlu tutulabilir hâle geliyordu.. -- "Bunu yapamayız." "Bunu sana kim söyledi?" Kızıl saçlı belli belirsiz omuzlarını silkti. "İkimiz de erkeğiz. Bu ahlaksızlıktır, günahtır!" Buna yanıt olarak diğer çocuk güldü "Peki bunu bana kim söylüyor?" bir sonraki anda eli aniden Chuuya'nın elini yakaladı ve dudaklarına doğru çekti, onu o kadar yumuşak bir şefkatle öptü ki bundan sonraki tek bir dokunuş bile kızılı çılgına çevirmeye yeterdi. "Yakılacak bir cadının yalnızca gardiyanlar veya daha da kötüsü engizisyon tarafından yakalanması gerekir. Doğamız gereği zaten günahkâr değil miyiz, Chuuya?"