Her insanın içinde keşfedilmeyen bir duygu, bir his, bir ruh vardır
dışarda ki seni tam anlamıyla keşfetsin tanısın istiyorsan ona kendini açman gerekir, normal olarak seni ilk keşfeden o olur eğer gerçekten seviyorsa, senin bilmediğin ruhunu, duygunu, hissini, bile ortaya çıkarabilir, biz buna aşkın hissettirdikleri ya da buna benzer şeyler diyebiliriz.
Pekî keşfedilmek istemezsen? Kendini açmak istemezsen kimseye, o zaman seni kim keşfedebilir, sana göre kimse fakat bana göre...
Aşkına gerçekten sahip çıkan, sen reddedince hemen vazgeçmeyen, seni canından bile çok seven keşfedebilir, aşkını tek o hak eder...
şuan okuycağın bu kitabıda bu okuduğun satırları hatırlayarak oku olur mu? O zaman bu kitabın gerçekten ne anlatmak istediğini anlarsın,
acınası hayatıma seni de davet ediyorum, üzerimde sarı çiçekli elbisemle... artık beni anlayabilir hayatımda bir yer kaplayabilirsin, pek düzgün gitmeyen berbat olan hayatımın nasıl ve kim tarafından hem yıkılıp hem daha güzelinin yapıldığını okiycaksın
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.