göçmen kuşlar balkonu
Arat ve Minya'nın pek de diğerlerine benzemeyen sıradışı bir aşkı olacaktı. Ancak daha kimsenin bundan haberi yoktu.
Bu iki genç, tanıştıkları anda, ileride işlerin başka hale geleceğini tahmin bile edemiyorken, onların yaşayacakları şeyler ve hatta sonları bile belliydi. Buna kader deniyordu. Kader onları bir kılmıştı. Ama Minya kendini Merter'e bağlı hissetmekle o kadar meşguldü ki, Arat'ın o muhteşem sesine aldırış etmemişti.
Merter'in onu sevişini sevmişti yıllardır. Ama değişmişti artık bazı şeyler. Yaprakları yolunmuş bir papatya gibi,kullanılmış hissediyordu. Ama tesadüflere de bi o kadar inanıyordu. Bir gün bir mucize olacak, Minya sevdiği adama kavuşacaktı. Hatta hayallerini gerçekleştirip yazar ve modacı olacaktı.
Yıllarını verdiği o adamı, Merter'i, bir türlü hayatından silip atamıyordu. Merter'in ona aşık olması, sanki Minya'nın suçuymuş gibi, Minya onu bırakamıyordu. Minya'ya bir zararı yoktu başlarda, takılıyordu sadece, sevgili gibi değillerdi. Ama Minya üniversiteye geçince işler değişti, Minya aşık oldu, ama aşık olduğu adam Merter değildi. Bunu bir avantaja çevirmiş ve yazılar,şiirler yazmıştı. Yazdığı her şey ona göre işe yaramazdı, o da yazdıklarını hep saklamış ve utanmıştı. Ama artık kağıtlara, defterlere, çekmecelere, dolaplara, hiçbir yere sığmıyorlardı. Ta ki tesadüfler yaşanana, umutlar yeşerene kadar. Gün geldi, ve Minya'nın yazdıkları anlam kazandı. O gün Arat geldi..