-"Beni seviyorsun ama itiraf edemiyorsun. Baksana kıskançlıktan çıldırıyorsun." Sağıma soluma bakıp birileri geliyor mu diye baktım. Zaten mısır ekinleri boyumuzdan büyük olduğu için görünmezdik. Kimse olmadığına kanaat getirince ona yaklaştım. Elimdekileri yere bırakıp parsın yakasını tuttum. Dudağını öpüp geri çekildim. Tıpkı bana yaptığı gibi bende ona aynısını yaptım. Dudağımı dudağının kenarına getirip bastırdım. Dudağının üzerindeyken konuştum; -"Sen bana sürekli sen benimsin diyorsun ya. Ha o yanlış işte. Ben senin değilim." Sinirle geri çekilecekken yakasından tutup gitmesini engelledim. Sözlerime devam ettim; -"Asıl sen benimsin. Aldığını nefes, teninin kendine has kokusu, hep dalga geçip beni utandırdığın kasların, saçların. Yani kısacası her zerren benim. Hep kadınlar erkeklerin olmaz. Mal gibi görüyorsunuz ya bizi. Yanlış aslında. Asıl siz bizim malımızsınız. Bize muhtaçsınız. Yani demem o ki pars bey sen benimsin. Benim malımsın. Benim olana başka bir kız el uzatırsa belasını. " derken sustum. O ise bu dediklerine sadece sırıtmakla yetiniyordu; -"Bence devam etmeme gerek yok sen anladın sonunu. O yüzden başka gözlere bakıp sonunu hazırlama. He bu söylediklerim sana olan kızgınlığımı öfkemi geçirmiyor. Sizi affetmeyeceğim ama gözüm üzerinizde. Seni hatta sizi affetmeme çok var. Şimdi uslu bir çocuk ol ve köyde rahat dur yoksa hiç düşünmeden kaçar giderim. " Pars söylediklerimi dikkatle dinledi. Yanağıma öpücük kondurdu ve geri çekildi; -"Tamam meleğim. Uslu duracağım söz." Hikayede yazım hataları çoktur. En yakin zamanda düzenlemeye alınacaktır.All Rights Reserved