*Karanlık hiç olmadığı kadar soğuk, hiç olmadığı kadar acıydı onun hayatında. Acı ise zevkti. Bir tek onu hissederdi. Onu hayat bu hale getirmişti. Aslında bembeyazdı her çocuk gibi... Yavaş yavaş leke almıştı.Geri dönülmez lekelerdi ve siyaha dönmüştü. Kirli sayfası kapkaranlık olmuş, okunamaz hale gelmişti. Şimdi ise hayatında onu güldürebilen birine sahipti. Karanlık sayfasına ışık tutabilir, kelimelere şekil kazandırabilirdi. Ama buna izin veremezdi. Adam'ı sevmek istiyor, sevmesi gerektiğini biliyordu. Fakat o filofobi hastasıydı. Cesareti yoktu. O böyleydi. Adam sayfadaki her kelimeye ışık tuttuğunda daha da dibe batıyordu. Belki kendi cesaret edemediği sona Adam yardım ederdi. Belli mi olur?
^Baskılara göz yummuş, 'An' soyadına laik bir çocuk olmuştu. Bu soyad için bir tek adam öldürmemişti. Aşktan, sevmekten vazgeçmişti. Nereden bilebilirdi bu An soyadının ilk defa başına güzel bir şey getireceğini? Nereden bilebilirdi yabancı Kadın'a aşık olacağını? Fakat tek bir şeyi iyi biliyordu; İmkansız. Bu Kadın imkansızdı onun için. Kendini 'siyah' diye adlandırırdı fakat onu bir renge koyamıyordu. Kadın sadece kör olduğu için siyah görüyordu. Karar vermişti, inançlıydı. Bu Kadın'ı gerçek renklerle tanıştıracaktı. Karanlık sayfasına tek tek ışık tutacaktı. Yıpranmış sayfaları onaracaktı. Değil mi?
-Bana sonu mutlu biten bir masal anlatır mısın?
"Her masalın sonu zaten mutlu biter."
-Bizim masalımız neden o masallar arasında değil?