Karanlık bir kaçışın ortasında, geçmişin ve kimliklerin sırlarıyla örülü bir kovalamacada, ruhumun derinliklerinden bir soru yükseldi. Yeşil gözlerim, onun kül rengi gözlerinde takılı kaldı. Dudaklarım aralandı: 'Kimsin sen aslında, Sergei?' diye fısıldadım, içimdeki korkuyu ve belirsizliği yüzeye çıkartarak. Bu gece sadece içimdeki korku değil, aynı zamanda onun derinliklerinde sakladığı gerçekler de yüzeye çıkmıştı. Tanıdığımı sandığım Akın Sergei ise soğukkanlılıkla, elimde tuttuğum belgeye baktı bir süre. Kalbimin ikiye yarılmasına sebebiyet veren o sözler, sihirli sözcükler gibi döküldü, yarım saat önce öptüğüm dudaklarından: "Ben bu oyunun avcısıyım, Selina." dedi, ve bana unuttuğum o gerçeği hatırlattı. Bana, avcının avı olduğumu, kedinin fareyle oynadığı gibi oynayarak göstermişti. O an, hayatımda hiç hissetmediğim bir boşlukla sarmalanmıştım; kaçışın, aslında hep onun oyunu olduğunu anlamıştım.All Rights Reserved
1 part