Şifa ve Barut

Bir kaçış, bir yara...
Bir kaza iki kalbi bir araya getirebilir mi?

Büyük masadaki büyük düşmanı Nemrut'tan kaçan Selçuk'un, Nemrut'un adamları tarafından saldırıya uğrayarak; kaza yapması sonucu kendisini Kastamonu'daki bir köyde bulur ve onu bulan kişinin köyün hemşiresi olan Diyar'ın ailesinin evi olduğunu öğrenir.

Kastamonu'daki bir köyde kendi çapında yaşayan bir kadındır Diyar. Annesiyle ekmek pişir, teyzelerin tansiyonunu ölçer, amcaların ilaçlarını verir, babasıyla hayvanları besler ve otlatır. Mümtazi bir yaşantısı olan bir kadın iken; bir gece ansızın tanımadığı bir adamın yara bere içinde evine gelmesiyle hayatı tepetaklak olur.

Diyar bu adamın yarasını sarıp günlerce uyuyan adama özenle iyileştirir. Adam uyandığında elaya çalan gözlerini kendi gözlerine kilitler. Diyar adama kim olduğunu sorduğunda adam adını dahil hiçbir şeyi hatırlamaz. Adını bile hatırlamayan adamı hayatının merkezine koyacağını bilemezdi...

Dengeler değişecek...
Kartlar yeniden dağıtılacak...
Düşmanlar yeniden kılıçlarını çekecek...
İki imza, bir söz verilecek...
Şifa veren eller kana dönecek...
Barut kokan bahçede çiçekler açacak...