İtaatkar bir köle misaliydi onlar. Ne derlerse onu yapan bir toplum vardı. Zorunlu göçler, idamlar, intiharlar ve daha nicesi.
Karşılarında sadece bir kişi yoktu, binlercesi vardı...
Korku diye bir duygu yoktu. Yapmasak mi diye bir düşünce yoktu. Seçenekler yoktu.
Seçenekler varsa özgürlük yoktu.
Özgürlük varsa seçenekler yoktu.
"Biz farklıyız."
"Evet, hem de her yönden." her yönden farklı olan bir ekip toplanmıştı. Özgürlük arayan altı genç toplanmıştı.
Zorunlu göçte birbirleriyle tanışan bu gençler her şeyi değiştireceklerdi.
Duygular olmadan yok olmuş bu dünyada her şeyin sadece 'o' olmadığını söyleyebilecek bir güç arayan kişilerdi onlar.
Aşkın, hasta bir ruh olmadığını göstermek isteyenlerdi onlar.
Ama en çokta arayan kişilerdi.
"Bu akşam kendimizi gösteriyor muyuz artık?" Aaron tedirgin ve meraklıydı.
"Saklanacak ya da kaçacak yerimiz yok." dedi Metehan.
"Yerimiz çokça var lakin artık kaçmak için bahanemiz yok. 6 yıl sonra ölenlerin intikamını almaya çıkacağız bu akşam. Bir daha saklanmamak ve kaçmamak üzere." dedi Pamir kendinden emin bir şekilde.
Ve duvarlar simsiyahken bembeyaz bir yazı vardı her yerde.
"Sessizlik seni hakimiyeti altına almışken susma, bağırmaya çalış."
(Tamamlandı)
26 yıl önce karışan hayatlar.
Ailesinin göz bebeği Naz ve ailesini kabul etmeyen Almiranın hikayesi.
Arslanların prenses kızı Naz aslında Biolojik kızları değilse neler olur?
Peki güçlü savcı Naz Arslan bu gerçeği kabul edecek mi?
Almiranın yıllar önce öğrendiği gerçek ortaya çıkmışdır.
Peki şimdi iki genç kız ne yapacak?
Naz canından çok sevdiği abilerinden ayrıla bilecek mi?
Böyle bir şeyi bu iki aileye kim yapmış ola bilir ki?
Tesadüf mü yoksa intikam oyunu mu?