ve giderek içime işledi, kanıma karıştı bu sözler. kendimde değildim artık; nefes alıp veren ben miydim yoksa geminin uzakta atan kalbi mi, bilmiyordum. gece yarısı dünyasının bu durmak bilmez hışırtısına kapılmış, onunla birlikte akıp gidiyordum.
bunca kalabalık sesin arasında yaptığım tek şey ay ışığının altında gittikçe uzaklaşan gemiyi izlemekti. onu kendi ellerimle mi gönderiyordum yoksa yanlış devam ettirilen bir hikayenin sonuna mı gelmiştik karar veremiyordum. bildiğim tek şey, bu hikaye şimdilik burada bitmiş olsa da yakında yeniden başlayacak olmasıydı.