Adım Zümrüt Efsar. Bir isim, belki bir iz, belki bir hikaye. Beni kimse tanımaz, çünkü benim geçmişim yok. Ne bir kök, ne bir bağ... Ama soyadım var. Efsar. Belki de işte bu yüzden... Kendi efsanemi yazmaya başladım. Çünkü geriye dönüp bakacak kimse yoktu. Efsar, bir zamanlar kaybolmuş bir şeyin adı. O kaybolan şeyi ben bulmalıyım, ama hep kaçtım. Neden? Çünkü geçmiş, bu topraklarda bulabileceğim tek şeydi ve ben tek bir şeyden korkuyorum: Gerçeklerden. Gerçeklerin, beni hiçbir zaman rahat bırakmadığını, onları unutmanın imkansız olduğunu biliyorum. Bu soyadını taşıyorum çünkü geçmişi silmeye çalışan, ama bir yandan da onu arayan biri gibiyim. Benim hikayem, henüz tamamlanmadı. Efsar, bana çok uzak ve çok yakın. Hem beni tanımlayan, hem de beni tanımadığım bir şey. Kaybolmuş bir efsane gibi, belki bir gün kendi kendine bulurum... ama şimdilik, sadece adımda kalır.
Ben Okyanus, büyük bir Yangın'dan çıkmayı başarmış ama Kül'e dönmüş bir İstihbarat Ajanı.
Karanlık ve fırtınalı bir Okyanus, Kıdemli Üsteğmen Okyanus Kaya...
Okyanus, içine çektiği herşeyi hırçın dalgaları ile boğardı. Mahvolurdu ama kendini kaybetmezdi. Ben Okyanus'tum, öyleyse neden kendi kendimi boğuyordum?
Okyanus'un, yıllar boyunca kendini korumak için zorlukla inşa ettiği duvarları onu yeni bulan gerçek ailesi yıkmayı başarabilecek miydi?
Okyanus'ta boğulacak mıdır?
Yangın'da Kül'e mi dönüşecektir?
Yoksa komutanının orman gözlerinde kaybolacak mıdır?
Nefret ettiği gökyüzünü tekrar sevmeye başladığında her şeyin üstesinden gelmeyi öğrenebilecek miydi?
Peki ya, Kızıl ailesi? Aile sırları, Okyanus'un bilinmeyen geçmişi...
Alabora Timi ve Kızıl Timi neden birlikte görev almaya başladı? Çözülmesi gereken askeri bir sır vardı ama herşey de küçük bir kızda saklıydı...
Okyanus mu? Kül mü? Yoksa her ihtimalde de Okyanus'un Kül'ü müydü?
"Kıdemli Üsteğmen Okyanus Kaya, Şanlıurfa. Emret, komutanım!"
"Yüzbaşı Deniz Akif Alabora, Şanlıurfa. Emret, komutanım!"