"Hayat zordu, buna alışmıştım zamanla. Herkes bir şeyler yaşar ve içindeki bir yerleri öldürürdü büyüdükçe. Ama en zoru, benden nefret eden insanlara benzemeye başladığımı görmekti benim için."
07.00 sabah kahvaltısı, öğle yemeği eğer herkes evdeyse 12.00, akşam yemeği ise 19.00'da yenirdi. Asla bir dakika bile geç kalamazdınız. Büyükler başlamadan yemek yiyemez, onlar kalkmadan sofradan kalkamazdınız. Soru sorulmadan konuşamaz, biri bir şey istediğinde reddedemez, yüksek sesle konuşamaz, ağlayamazdınız. Aslında bu bir nevi kölelikti. Benimkinin tek farkı ise onların kanından olmamdı. Bu yüzden de kanlarından olacaklardı.
Doğduğumuz ev, hayatımızda da ruhumuzda da en büyük etkiyi bırakan yerdi. Ve benim doğduğum ev, beni geri dönülemez derecede büyütmüştü. Büyümek zorunda bırakmıştı. Mesela çikolatadan nefret ediyordum artık, çizgi filmler gereksiz geliyordu, yaşıtlarımın okuldaki neşesi ise sadece dünyanın adaletsizliğini hatırlatıyordu bana. En son ne zaman komik olduğu için bir şeye gülebilmiştim mesela?
Hatırlamıyordum. Ben artık çocuk bile olamıyordum.
Umudum yok, hayallerim öldürülmüş, neşem solmuştu. Gözlerimi kapatmadan önce kendime verdiğim son şansı da bıraktım. Annem bile bugünü hatırlamamıştı. Zaten diğerleri çok daha öncesinde ölmüştü bende ama artık annem de yoktu yüreğimde. Seneye bugün, bu evdeki son gecemi devirecektim sabaha. Artık nefes almasam bile onların da nefes almasına izin vermeyecektim. Sana söz, bir daha asla birilerinin boyunduruğu altında kalmayacaksın. Bundan sonra onlar için döktüğün son gözyaşları olacak bunlar.
Çoklu kişilik bozukluğu olan Marinette ve Hasta bir kıza aşık olan Adrian'ın hikayesi.
~~~
"Onu ölüme terk edersin yada anlaşmayı kabul edersin."
"..."