Hayatımın çöktüğü anı bir sahne gibi yeniden izliyorum. Her şey, bir yapboz gibi parçalara ayrıldı, ama hiçbir parça yerine oturmuyor. Umut, mutluluk, hayaller...Hepsi birer hayaletten ibaret artık. Nerede yanlış yapmıştım? Ya da yanlış yapan ben miydim, bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey vardı, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Beni bu çıkmaza sürükleyen olaylar zinciri, bir kaza gibi değil, bir fırtına gibi hayatımı altüst etti. Bir gün, yaşadığım şehirde en tehlikeli olarak bilinen Bonten örgütüne bağlı adamlardan biriyle karşılaştım. Aslında bu bir tesadüf değildi. Bir tesadüf gibi görünse de bu bir kaderin oyunuydu belki de. Onlarla tanışmam, beni geri dönülmez bir yola soktu. Kimse Bonten ile karşılaşıp da aynı kalamazdı, bunu biliyordum. Ancak onlarla olan bu bağ, benim için sonun başlangıcı mı olacaktı yoksa yeni bir hayatın kapısı mı, bilmiyordum.
Onlarla vakit geçirdikçe, karanlık bir dünyanın kapılarını aralıyordum. O dünya beni içine çekerken, eski benliğim yavaş yavaş kayboluyordu. İlk başta bunu fark etmemiştim, ancak bir süre sonra aynaya baktığımda kendimi tanıyamaz hale geldim. Yüzümdeki ifade, artık bir zamanlar masum olan kızın ifadesi değildi. Gözlerim, acının ve yorgunluğun izlerini taşıyordu. Kalbimde ise yalnızca bir soru yankılanıyordu: "Bu yolun sonu nereye varacak?"
Bazen bu karanlık yolda ilerlerken ölmek için yalvaracağımı düşünüyordum. Günler geçtikçe üzerimdeki yük artıyordu. Ancak diğer yandan, geçmişimi geride bırakmak istiyordum. Kendimle olan savaşımdan kurtulmanın bir yolu var mıydı?