Taehyung, her adımıyla bir başkasını kandıran, sahte bir aşkın en usta oyuncusuydu. Hayatı, sahne ışıkları altında kusursuzca oynadığı bir tiyatrodan ibaretti. Kimse gerçek yüzünü göremezdi; kalbinin içine kimse ulaşamazdı. O, hissetmeden hissediyormuş gibi yapar, başkalarına aşkla bakar, başkalarını aşkla büyülerdi. Ama o, bir duygu değil, bir kurguydu; en mükemmel yalanı, en mükemmel oyunuydu.
Tae, Jungkook'un en büyük zayıflığıydı. Onun bir bakışı, bir gülümsemesi, jungkook'u karanlık bir uçuruma çekmek için yeterliydi. Tae'yi izlemek, onun her hareketini hayalinde yaşamak, Jungkook'un takıntı haline gelmişti. Yıllar içinde, ona olan sevgisi o kadar büyümüştü ki, gerçeklikten uzaklaştı. Kook , Tae için her şeyi yapabilirdi; onun için ölür, onun için öldürürdü. Onun varlığı, deliliğinin sınır noktasıydı. Aklı, Tae'nin gözlerinde Kaybolmuştu Onun için Taehyung'un her hareketi bir şehvet, her gülümsemesi bir işkenceydi.Onun kahkahası, kalbinde yankılanan bir yankı, her göz göze geldiğinde kanına karışan bir zehir gibiydi.
Senin için her şeyi yaparım, Tae. Geceleri sana olan sevgimle uyuyamam; sabahları adını hayal edebilmek için nefes alırım. Bu, bir delilik değil, bu, kalbimle, ruhumla, her hücremle senin için yaşadığım, senin için var olduğum bir aşk.