Bozkırın tazecik fidanıydı onlar...
Kök saldıkça fidanlar, tutundukça toprağa güçleşti birer ağaç dalları oluverdiler. Güneş açtıkça, yağmur yağdıkça bahar geldi. O köklenen ağaç dallarında çiçekler açmaya başladı. Bozkırın çiçekleri...
~
Sarıhisar kasabasının yiğit delikanlılarından muallim Cihangir en yakın arkadaşı Levent'in bacısı Aybüke'ye karşı beslediği hislerinin sevda olduğunu anımsayamadan kendine konduramadan, bir başkasıyla nişanlanır onun yüzüğünü parmağında taşımaya başlar parmağında ki söz başka, yüreğinde ki söz bambaşkadır.
Yürek yangının ortasında kalan dalların hikayesi tam da çiçeklerin açmasıyla başlar.
~
"Ey yârim, yârenim, yağmur kuşum, derinlikli destanım, yüreğimin gürlüğü, güneşim, ayım, bağım bahçem, bostanım, gönlümün ve ahiretimin yegâne sahibi...Aykızım"
Nişanlısının ortadan kaybolmasıyla adeta yıkılan Serkan, bir gece ansızın aldığı mesajla soluğu Haluk Atasoy'un evinde alır. Haluk Atasoy ise zamanında pis işler yapan eski bir mafya ve Serkan'ın manevi babası, Serkan'ın ortadan kaybolan nişanlısı Elif'in de öz babasıdır.
Serkan'ın aldığı mesajın altındaki "TK" harfleri onları, Haluk Atasoy'un en büyük düşmanı olan Tamer Karadağ'ın Elif'i kaçırdıği düşüncesine sürüklemektedir.
Serkan, Elif'i bulmak adına harekete geçerek Tamer Karadağ'ın peşine düşer. Ancak bir gece bahçesinin salıncağında gördüğü kızla hikayesinin çok farklı bir yere sürükleneceğini bilemez...
Salıncaktaki bu kız, geçmişten taşıdığı izlerle hem Tamer Karadağ, hem de Haluk Atasoy'un arasındaki tek bağdır.
Elif'in ortadan kaybolmasıyla bu kızında bir ilgisi olduğunu düşünen Serkan, kıza ulaşır ve yıllardır gizlenen sır perdesi aralanır...