"Kader Adası'nın Laneti"
Dostluk ve ihanet, aşk ve hırs... Bir hazinenin peşinde denizlerin karanlıklarında kaybolan iki kaptan ve onların kaderini değiştirecek olan bir kadın...
Gregor ve Hector, gençliklerinde kan kardeşi olan iki yakın dosttu. Ta ki ikisi de Elera adında bir kadına aşık olana kadar. Bu aşk, aralarındaki dostluğu paramparça etti ve onları denizlerin iki zıt liderine dönüştürdü.
Gregor'un Kara Fırtına gemisi; Hector'un Dikenli Yılan gemisi, korku ve güçle hükmediyor. Ama kader, ikisini bir kez daha aynı noktada buluşturuyor: Efsanevi bir hazine ve kaybolmuş bir harita...
Ancak işler hiç de göründüğü gibi değil. Efsanenin kalbinde ise Elera var.
Denizlerde çözülecek bulmacalar, ihanete uğrayan mürettebatlar ve nihayetinde hazineye giden kanlı bir yol... Kader Adası'nın laneti, geçmişin karanlık sırlarını gün yüzüne çıkarırken bu hikayede kimse güvende değil.
Hazine, Lanet miydi? Yoksa Güç müydü?
Denizlerin hükümdarları, Hector ve Gregor lanete kurban mı gidecekti?
🏴☠️
"Denizlerin kalbinde saklı sırlar, her zaman bir bedelle açığa çıkar."
Kaderinizi seçin.
Sadık kalın.
Yoksa bu denizler sizi yutar.
"Denizler sırları affetmez. Her hazine, bir lanetle mühürlenir."
Hikayeyi çözmek senin elinde.
Ama dikkat et; bu yolculukta her şeyini kaybedebilirsin.
"Bana ocüymüş gibi bakmayı kes. İnsanım." Derin bir nefes aldıktan sonra dolunaya baktım. Bu gece beni aydınlatmak ona düşmüştü. "Ayrıca göbeğin sana pek yardımcı olmuyor. O ağaç senden birkaç beden daha küçük." Beklediğim gibi birkaç homurtu duyduğumda ağacın arkasına saklanan genç çocuk kendini açık etti. Titreyen bedenini gördüğümde sıkkın bir nefes bıraktım.
"Şu gözlerini çek üzerimden velet."dişlerimi sıkarak söylediklerim onu daha da korkutmuş gibi titremesi arttığında kendimden bir kez daha iğrendim. Üzerimde üniformam ile birçok çocuğun hayalini süslerken başka bir çocuğu benliğimle korkutuyordum.
"Korkacak bir şey yok. Bir tanıdık." Kaşlarımla arkamdaki mezarı işaret ettiğimde çocuk kalkan kaşları ile bana sanki bir hayaletmişim gibi bakmaya devam etti. "Ne var ulan?! Babamızın mezarına ziyarete geldik işte! Niye mezardaki benmişimde dirilmişim gibi bakıyorsun?"
Sağ elinin işaret parmağı titrek bir şekilde havalanıp arkamdaki açık mezarı işaret ettiğinde "Babanın mezarını mı kazdın yani?"diye sordu. Sanki çok normal bir şeymiş gibi sakince omuzlarımı silktim. "Senin mezarını mı kazmalıydım?"
"Hayır tabiki de!"diye cırladığında diğer eliyle hızlıca ağzına kapattı. "Abla Allah'ını kitabını seversen senin akşam akşam başka işin yok muydu ya?!"
"Niye lan? Bu akşam müsait değil miydi?"