Her sabah olduğu gibi yine erkenden ayaktayım. Saat 07.15 galiba alışkanlık yaptım. Akşam uyuyamama rağmen sabah erkenden kalkıyorum… Siyah sabahlığımı üzerime geçiriyorum bu sabah biraz soğuk mu yoksa bana mı öyle geldi? Yanımda uzanan adama bakıyorum. Yavaşça yataktan kalktım ses çıkartmamaya özen göstererek odadan çıktım. Her sabah uyguladığım alışkanlıklardan birini daha gerçekleştirmek için diğer odaya girdim… Güneş çoktan odayı aydınlatmış o beyaz tenini ortaya çıkartmıştı. Yanına yaklaşarak onu seyretmeye başladım. Elimi kavrayan küçük parmaklarına dokunuyorum. Uyurken bile etrafına gülücükler saçan yüzüne bakıyorum. Onu izlerken gülümsüyorum. Nefes alış verişini izliyor, küçük göğsünün inip kalkışını seyrediyorum… Sanki beni anlıyormuş da duyabiliyormuş gibi her sabah tekrarladığım kelimeleri kulağına fısıldıyorum… ‘’Hayatımın sonuna kadar pişmanlık duymayacağım tek gerçeğimsin.’’ Küçük kızım… Sanki beni duyuyormuşçasına dudaklarının gerildiğini duyuyorum. Sanki beni anlıyormuşçasına gülümsediğini hissediyorum, kokusunu içime çekiyorum… Pencereden sızan güneş ışınlarının odayı aydınlatmasını seyrediyorum… Farkında olmadan ağzımdan dökülen iki kelime ‘’PİŞMAN DEĞİLİM.’’