Jungkook, kurdu yerine içindeki derin boşlukla yüzleşmeye başladığında, kimliğini bulma arayışı onu geçmişine doğru uzanan bir yolculuğa çıkarır.
Unuttuğu ve bastırdığı anılar, birer birer açığa çıkacak ve her birini yeniden keşfetme süreci başlayacaktır. Ancak, geleceğiyle yüzleşmek, en az geçmişiyle yüzleşmek kadar acı verici ve zorlayıcı olacaktır.
...
Taehyung, bakmaya bir türlü cesaret edemediği gözlerden kaçındı. Kendi iç savaşının ağırlığı omuzlarına çökmüş, bedeni bu yükü daha fazla taşıyamıyormuş gibi öne doğru eğilmişti. "Ama seni kaybetmek istemiyorum," dedi fısıltıyla. Bu fısıltı, içindeki bütün kırgınlık ve pişmanlıklardan bir parça barındırıyordu.
Jungkook derin bir nefes aldı, mavi gözleri hafifçe parladı. İçindeki öfke hâlâ dinmiyordu, ama Taehyung'un masumiyetine artık inanıyordu. Bir an için, mavi ve kırmızı gözleri arasında ince bir denge kuruldu. Kırmızı gözündeki öfke, küllenmiş gibi dinginliğe büründü.
"Beni kaybetmek istemiyorsan," dedi Jungkook, sesi titrekti ama aynı zamanda da karşısındaki adama karşın kararlı bir duruş sergilemekten geri durmuyordu. "Savaşıp savaşamayacağını bana göster."