Bu, belki de Deniz ve Nehir'in yarım kalan bir hikâyesiydi. Birkaç satırı eksik, bazı cümleleri silik; kaderin acemice yazdığı bir taslak. Ailelerinden kopan, abilerini kayb eden, üçüzlerinden ayrılan iki yalnız figür...
Geçmiş, konuşulmamışdı hiç ; üzeri tozlanmış bir aynanın ardındaki silik yansıma gibi. Asi ve Cesur, ne Nehir'i dile getirdi, ne Denizi hatırladı.. Aynı gün doğdukları kardeşlerini bile unutmuş gibi sustular.
Ta ki o ana kadar... Ta ki Nehir'i, mutsuz biten bir romanın son satırında bulana kadar.
Ta ki , onu bir cam gibi tuz-buz bulana kadar...
Kader yeniden zarlarını atmıştı. Ancak bu kez enkazın altında sadece Karcalar ya da Soykamerler yoktu; Soysalanlar da bu girdabın içine çekilmişti.Özeliklede Ali ve Yaman.
"Görmüyorsunuz, değil mi?" dedi Nehir. "Siz o enkazın altında kaldınız, doğru. Ama bu hikâyede, asıl enkaz benim."