14 parts Ongoing "Seni o kadar uzun zamandır seviyorum ki... Benimsiyorum ki... Bu, ne aşk, ne sevgi, ne de bağlılık. Bunun bir tarifi yok. Nefes almak gibi, su içmek gibi bir şey bu.
Evet, biliyorum... Seni üzdüm. Ama korktum Fındık. Ya beni sevmiyorsan, ya bir başkası varsa diye düşündüm. O yüzden bu oyunu oynamak zorunda kaldım. Biliyorum, bu yaptığım adilikti. O gün... O gelincik tarlasında seni ağlattım, farkındayım. Ama her şey bir anda gelişti. Sonra pişman oldum söylediklerime..."
Derin bir nefes daha aldı. Dönmemi bekliyordu, biliyordum. Ama ben... sadece ağlamakla ilgileniyordum. Hıçkırık kaçmasın diye dudaklarımı ısırıyordum.
"Sevdaluk işte bunun adı. Çok zor be kızım... Ama senin de beni sevdiğini öğrendim ya, artık kimse tutamaz beni.
Evet, başta bocaladım. Neden bilmiyorum... Başka biri var sandım. Ama yoktu be kızım... Hiç olmadı. Olmaz da.
Şu kalbimin üzerindeki yaradan sonra, bir daha hiç kimse olmadı..."
Son sözlerinden sonra arkamdan sarıldı. Başımın üzerine bir öpücük kondurdu. Son direncim de o öpücükle kırıldı.
Ağzımdan kaçan bir hıçkırıkla arkamı dönüp boynuna sarıldım. Başımı omzuna gömdüm.
Yapbozun eksik parçası gibi... Beni hemen kabul etti.
Kollarını belime doladı, daha sıkı sardı beni koynuna.
O beni aldı, kabul etti...
Ben onu...
Artık gerisi önemli mi?
Asla...
Boynuna bir öpücük kondurdum.
"Seni çok seviyorum, Rize'nin hırçın uşağu..."
"Seni çok seviyorum, Rize'nin Fındığı..."