... "Nezih sana bir şey soracağım ama bana doğruyu söyleyeceksin" "Söz veremem güzelim" "Bir kere..." son bir umut parçasıyla "Bir kere söz ver" dedim. "Sor hadi" sesinde her an vazgeçebilirim edasıyla aceleyle dudaklarımı araladım. "Benden gerçekten nefret etmenin nedeni annem olamaz.Öyleyse ne peki... Neden benden bu kadar nefret ediyorsun?" gözlerinin mavisinde boğulmak istedim.Bana nefretle değilde aşkla bakmasını istedim. Aşk dedim kendi kendime. Sen inanır mıydın bu kelimeye. "Bu gözlere bakınca ne görüyorum biliyor musun?" gözlerimin etrafında usulca dolanan parmakları yavaşça çeneme indi. "Ne? " diye sordum usulca. "Seni öldürmem gerektiğini görüyorum ve her gün bunu neden yapmadığımı kendime soruyorum." kasılan çenemdeki elleri boynumdan aşağıya inerken yutkundum.Eli tam kalbimin üzerinde durduğunda okyanus gözlerinden gözlerimi ayırmadım. "Burası..." dedi. " Kime ait olduğunu anlayana kadar atacak " elinin altında kavrulan kalbim sıkışırken elimi onun elinin üstüne koydum. "Ya sonra? " Kuruyan boğazım son nefesini vermiş gibiydi sanki. Bir şeyler anlamak istercesine gözlerine bakmaya devam etsemde hiçbir duygu kırıntısına rastlamamıştım. "Sonrası meçhul" ve beni hüzne boğmuştu. ...