Tamamlandı.
"Edebiyat dediğin şey, insanları hayal dünyasına sürüklemekten başka ne işe yarar ki abi?" Dedim sağa sola bakındım.
"Hayır, oturup 'Bu adam neden kırmızı perdeleri tasvir etmiş?' diye düşünmek yerine perdeleri açar, dışarıya bakarsın, işte çözüm bu kadar basit! Yok Şiirlermiş yok romanlarmış."
Pamir çantasından test kitaplarını çıkarırken kahakha attım.
"Bir de ortamlarda 'Dostoyevski okudum' diye hava atanlar var amınakoyayım ben onların!"
Sınıfa herkes beni dinlemeye başladı ve bu bana aşırı öz güven pompalıyordu.
"Dostoyevski senin elektrik faturanı mı ödedi, yoksa marketten indirim kuponu mu yolladı? Yok, efendim ',ruhun gıdası'ymış. Ruh, çorba mı ki gıdaya ihtiyaç duysun salağa bak!"
Ferman ayağa kalkıp beni alkışladı. "Helal Ahu Başkan;" dediğinde ona bakıp göz kırptım.
"Aç bir belgesel izle, hem öğrenir hem vakit geçirirsin. Ama yok, illa kitap okuyacağız. Siz okuyun abi ben okumayacağım."
Ben sinirli sinirli söylenirken Hazan kaşlarını arşa kadar kaldırmış bir hale "Ahu sus" diyordu.
"Ne suscam abi ya bak şimdi dinle bi bana hak vereceksiniz!"
Hazan sinirle "SUS GERİZKALİ YETER SABAHTAN BERİ SÖYLENİYORSUN-" derken lafını kestim.
"Edebiyat dersinin amacı nedir? Cidden, bunu biri açıklayabilir mi? Bir de 'Bu yazar burada ne demek istemiş?' diye soruyorlar ya o zaman onları öldüresim geliyor!"
"AHU OĞUZ HOCA ARKANDA SUS ARTIK!"
Bir anda lal oldum.
Sessizce bana bakıyordu gözlerinde saf bir sinir ve öfke vardı.
Hoca kollarını göğsünde birleştirmis bir halde kaşlarını çattı ve "Ka'rı pür-sükûn ve mütevahhşi bir kız." diyerek onu takip etmem için elini salladı.
Küfür mü etti o?
Can abi: Selda ablanın düğününe gelecek misin?
Deniz: Geleceğim
Can abi: Güzel, 5 dakikaya ordayım hazır ol
Deniz: Annemlerle gelebilirim?
Can abi: Abin aradı az önce
Can abi: Araba da yer yokmuş ben götüreceğim seni
Deniz: Öldürücem bu adamı bir gün ya
(İletilmedi...)
Deniz: 5 dakika az
Can abi: Daha fazla beklemem
Can abi: Sen bilirsin
Deniz: Gelmem bende
Can abi: Keyfin bilir
Deniz: Amınakoyayım